14 Ağustos 2013 Çarşamba

Kavunlu Dondurma Nasıl Yapılır?

Malzemeler
♦ 1 kg. Kokulu kavun
♦ Yarım su bardağı şeker
♦ 4 yumurta akı
♦ Yarım limon suyu

Yapılış Tarifi
Kavun kesilip kabuk ve çekirdekleri çıkarılır. Küçük küçük doğranır. Şeker, yumurta akı, limon suyu ile iyice ezilir, çarpılır. (elektrikli karıştırıcı ile daha kolay olur.) Buz kalıplarına boşaltılıp buz dolabının en soğuk ayarında ve buzlukta dondurulur. (ara sıra karıştırmak gerekir.)

Frigo Nasıl Yapılır?

Malzemeler
♦ Yarım su bardağı pudra şeker
♦ 1 küçük paket margarin (yumuşak-125 gr.)
♦ 2 çorba kaşığı kakao
♦ 4 yumurta akı
♦ 200 gr. Krem şanti

Yapılış Tarifi

    Margarin ile kakao iyice karıştırılır.
    Yumuşak akları çarpılıp kar haline getirilir. Kaşık kaşık kakaolu yağa ilave edilir.
    Krem şanti pudra şekerle karıştırılır. (fazla karıştırılmaz; çünkü bozulur.)
    Hepsi birine karıştırılıp ıslak buz kalıbına boşaltılır. Buzdolabında dondurulur. İstenen biçimde dilimlenir.

Not: İçine dövülmüş fındık, fıstık da konabilir.


5 Ağustos 2013 Pazartesi

çay lekesi nasıl çıkar?

Çay Lekesi Nasıl Çıkar?

Kumaş üzerindeki çay lekeleri
♦ Beyaz kumaşta: Limon suyuyla silin. Sonra soğuk suyla durulayın.
♦ Renkli kumaşta : Taze lekeyi yumurta sarısını suyla karıştırarak ovuşturun. Leke eskiyse, gliserinli suyla silmeniz gerekir.
♦ Halı üzerindeki lekeler: Eşit ölçekteki alkol ve sirke karışımıyla lekeli yerleri siliniz.


yüzük nasıl yapılır?

Yüzük, çoğu zaman süs eşyası olarak yararlanılan ya da nişan, evlilik gibi kurumların simgesi olarak parmağa takılan madenî halkadır. Varlıkları tarih öncesi çağlara dayanan yüzüğün ilk örnekleri Tunç Çağı’nde görülür. Bunlar çok kaba biçimde yapılmış çemberlerdir. Ancak Girit ve- Miken uygarlıklarında (MÖ. 1800) ince bir işçilikle süslenmiş yüzükler yapılmaya başlanmıştır. Böylece yüzük değerli bir süs eşyası olarak yavaş yavaş yer edinmeye başlamıştır.

Eski çağlarda yüzük genellikle altından, kimi zamanda o çağlarda çok değerli bir maden olarak kabul edilen demirden yapılırdı. Bu dönemlerde üzerlerinde mühürler bulunan yüzükler çok yaygındı. Bunlar papirüs ya da parşömen üzerine yazılmış belgeleri damgalamak için kullanılırdı. Ayrıca yüzüğün, takan kişiler için egemenlik ve gücü yansıtan simgesel bir önemi vardı.

Antik Yunanistan’da ise yüzük bir süs eşyası olmaktan çok sınıf farklarını belirten bir araç hâline gelmiştir. Yunan yüzük işçiliği basit olmasına karşın, Romalıların yaptığı yüzüklerde zengin bir çeşitlilik ve ince bir işçilik göze çarpar. Üzerlerinde çok değerli motifler bulunan ve zevkle işlenmiş olan bu yüzükler çok değerlidir. Yüzüklerin nişan ve evlilik simgesi olarak kullanılması da Romalılar döneminden kalma bir gelenektir. Roma devrinde senatörlerin kullandıkları yüzükler İ.S. birinici yüzyılda özgür kişilerin kullandıkları birer simge olmuştur.

Orta Çağ’a gelindiğindeyse yüzük işçiliği çok büyük değişmeler göstermiş, farklılığa ve kullanılan renklerin uyum içinde olmasına büyük önem verilmiştir. Yüzüklerin üzeri değerli taşlar ile işlenmiş, her taş değişik bir anlam ifâde etmiştir. Mühürlü yüzükler Ortaçağ’da da oldukça yaygınlık ve çeşitlilik kazanmıştır. Gösterişin ve zenginliğin ölçüsü olarak değerlendirilmiştir.

Rönesans ile gelen yeni sanat akımları yüzük işçiliğini de etkilemiştir. Venedik, Floransa ve Roma gibi kentler yüzük işçiliğinin merkezi durumuna gelmilerdir. Bu çağlarda da yüzükler Cellini gibi ustalar tarafından çok değerli taşlar işlenmiştir. XV. yüzyılda her parmağa bir yüzük takması âdet hâline gelirken zamanla bir ya da iki parmağa takılır hâle gelmiştir.

Barok çağda üstleri çiçek motifleri ile süslü yüzükler moda olmuş XVIII. yüzyılda ise markiz adlı uzun yüzükler ortaya çıkmış, değerli ve mineler ile süslü ince bir işçilikle hazırlanmış yüzükler yayılmıştır. Fransız Devrimi’nden sonra yüzük işçiliği gerilemiş ve daha az ayrıntı içeren yüzükler kabul görmeye başlamıştır.


meyveli dondurma kupu nasıl yapılır?

Malzemeler
♦ Yeteri kadar meyveli veya sade dondurma
♦ 1 bardak çilek
♦ 1 bardak kiraz
♦ 1 bardak şeftali konservesi
♦ Her bardak için bir yemek kaşığı çilek veya vişne likörü
♦ 1 kahve fincanı kıyılmış yeşil fıstık
♦ 1 bardak krem şanti

Yapılış Tarifi

    Çilekleri ve kirazları yıkayıp, sap ve çekirdeklerini ayıklayın.
    Şeftali ve diğer meyveleri küçük parçalar halinde doğrayın. Bir kaba koyup karıştırın.
    Dondurma bardaklarına önce meyve karışımından biraz koyun, üzerine dondurma koyup yine meyve serpiştirin.
    Sonra da likör gezdirip krem şanti sıkın ve yeşil fıstık serpin. Bekletmeden servis yapin



pet şişe nasıl yapılır?

Günümüz teknolojisinde pet şişeler preform enjeksiyonlar ile üretilmektedir. Üretilecek olan her pet şişenin kalıp ağırlığı ve preformu litresine göre belirlenir. En çok kullanılan 1/2 litre pet şişelerin ortalama ağırlığı 17 gramdır.

Pet şişe üretilmeden önce ham madde halindedir bunun kalıp şekline döndürülmesi gerekir. Üretim yerlerinde bunu yapan değişik şekilde makinalar bulunmaktadır. Ham madde özel şartlarda kurutulduktan sonra kalıp gözlerine konur. Kalıp çıktıktan sonra 4 derece soğuk su ile soğutulur. Bir diğer önemli ayrıntı ise pet şişe basan makina’nın kovan ısısıdır. Bu ısının 270 dereceden az olmaması gerektiği gibi 300 dereceden yüksek olmamalıdır. Bundan sonraki aşama ise pet şişeye asıl şeklini veren şişirme aşamasıdır. Bu bölümde kalıba özel makinalar ile 33 barlık bir hava basıncı uygulanır.

dolma kalem nasıl yapılır?

Dolma kalem, su bazlı mürekkep haznesi olan bir kalemdir. Dolma kalem, divite büyük benzerlik gösterir. Ancak divitten farklı olarak mürekkep tutma kapasitesine sahiptir ve mürekkebe batırılması gerekmez.

sivri sinekler kanımızı nasıl emer?

Sivrisinek, çift kanatlılar (Diptera) takımının Culicidae familyasından kan emici zararlı böceklerin ortak adı.

Kan emmek için yaklaşırken vızıltılı sesleriyle kolayca tanınan, ince uzun bacaklı narin böceklerdir

Morfoloji
Larvaları alt familyaya bağlı olarak farklıdır. Anophelinae türleri su yüzeyine paralel (yatay) durmaları ile su yüzeyine eğik olarak asılı Culicinae larvalarından kolayca ayrılır.

Pupaların baş ve göğüs kısmı tek parça hâlinde birleşmiştir; abdomenin yarısı bir yapı olarak bu birliğe bağlanmıştır. Göz çiftleri oldukça büyüktür. Diğer böceklerdeki pupların aksine, sivrisinek pupları çok hareketlidir. Abdomenin vertikal hareketleri ile hızlı, fakat düz olmayan bir hareket meydana gelir. Su yüzeyinin hemen altında bulunurlar.

Biyolojisi
Sivrisinekler tam başkalaşımlı böcekler olup 4 evreden geçerler: Suda geçen yumurta, larva, pupa evreleri ile karada geçen ve ergin evre.

Sivrisinekler doğru bilinenin aksine kışın da hangi evrede olursa olsun yaşayabilir. Yumurtadan çıkan sivrisinek yavrularının (larva ve pupa), büyüme evrelerini tamamlayabilmeleri için küçük bir su birikintisine ihtiyaç duyar. Bu, çamurlu bir yağmur suyu, bataklık, çeltik, havuz suyu ya da teneke kapta birikmiş bir su olabilir. Ancak durgun sular sivrisineklerin tercih sebebidir. Çünkü bu sular, içerdikleri fotosentez yapabilen bitki öbekleri sayesinde, oksijence zengindirler. Sivrisinek yumurtaları su bulunan her ortamda gelişebilirler, ancak bazı şartların sağlanması gerekir: Yumurtadan çıkacak olan larva, yetişkin bir sinek oluncaya kadar farklı evreler geçirecektir. Her evrede de yavru sineğin farklı ihtiyaçları olacaktır. Kuraklık ve aşırı sıcak da yumurtaların gelişimini engelleyebilir.

Bir sivrisineğin kan emmek için konukçusunu nasıl bulduğu tam olarak bilinememektedir. Kanda bulunan aminoasitlerin, eminlerin ve amonyağın karışımı cezbedicidir. En iyi cezbetme etkisinin nem ve sıcaklık olduğu bilinmektedir.

Ses
Geceleri sivrisinekler çoğu zaman görülemezler ve yalnızca tipik vızıltılarıyla kendilerini belli ederler. Henüz uyuyamamış insanları kısa süreli rahatsız eden bu vızıltılar, sivrisineklerde yaşamın devamı için önemlidir. Erkeğin kafasından çıkan 2 tane küçük ve tüylü duyargada bulunan çok sayıda duyu hücresinden meydana gelmiş Johnston organı, ses dalgalarının titreşimlerini alır ve ayırt eder. Bu tüylü duyargalar yalnızca dik durumdayken ses titreşimlerine karşı duyarlıdırlar. Johnston organı, eşeylerin bulunmasında çok önemlidir. Dişinin çıkardığı titreşimler belli bir rakamdan sonra (100-8000 titreşim/saniye) erkeklerde çiftleşme isteği yaratır. Erkeklerin sürü oluşturduğu evrelerde bu vızıltılar en üst seviyeye çıkar.

Besin
Larvaların besini algler, bir hücreliler ve detritusdur. Megarhinus larvaları kendi türlerine saldıracak kadar yırtıcıdır.

Ergin dişi ve erkeklerin besini bitki ve meyve sularından aldıkları şeker ve proteinden oluşur. Dişiler, yumurta yapabilmek için kan emmek zorundadır. Laboratuvar ortamında bitkisel besinlerle uzun süre yaşatılabilirler fakat yumurta elde edilemez. Familya türlerinin hepsi kan emmez; tamamen bitkisel beslenenler de vardır.

Taşıyıcılığı
Sivrisinekler kan taşıdıkları için hastalık bulaştırma riskleri vardır. Örneğin sarı humma, fil hastalığı ya da sıtma gibi parazit hastalıklarını taşıyabilirler. AIDS’e sebep olan HIV ise bu canlılarda gelişme ortamı bulamaz. Virüsler sivrisinekler tarafından taşınmaz.

Düşmanları
Pek çok doğal düşmanları vardır. Kurbağalar, balıklar, kertenkeleler, bukalemunlar, kuşlar, yarasalar ve böcek larvaları sivrisinek ve larvalarıyla beslenirler.

Mücadele
Günümüzde sivrisineklerle mücadele için kimyasal ve fiziksel pek çok metod kullanılmaktadır. Ancak çok basit ve hızlı üremeleri nedeniyle etkin bir mücadele ile lokal temizliği mümkündür.

sivri sinekler kanımızı nasıl emer?

Sivrisinek, çift kanatlılar (Diptera) takımının Culicidae familyasından kan emici zararlı böceklerin ortak adı.

Kan emmek için yaklaşırken vızıltılı sesleriyle kolayca tanınan, ince uzun bacaklı narin böceklerdir

Morfoloji
Larvaları alt familyaya bağlı olarak farklıdır. Anophelinae türleri su yüzeyine paralel (yatay) durmaları ile su yüzeyine eğik olarak asılı Culicinae larvalarından kolayca ayrılır.

Pupaların baş ve göğüs kısmı tek parça hâlinde birleşmiştir; abdomenin yarısı bir yapı olarak bu birliğe bağlanmıştır. Göz çiftleri oldukça büyüktür. Diğer böceklerdeki pupların aksine, sivrisinek pupları çok hareketlidir. Abdomenin vertikal hareketleri ile hızlı, fakat düz olmayan bir hareket meydana gelir. Su yüzeyinin hemen altında bulunurlar.

Biyolojisi
Sivrisinekler tam başkalaşımlı böcekler olup 4 evreden geçerler: Suda geçen yumurta, larva, pupa evreleri ile karada geçen ve ergin evre.

Sivrisinekler doğru bilinenin aksine kışın da hangi evrede olursa olsun yaşayabilir. Yumurtadan çıkan sivrisinek yavrularının (larva ve pupa), büyüme evrelerini tamamlayabilmeleri için küçük bir su birikintisine ihtiyaç duyar. Bu, çamurlu bir yağmur suyu, bataklık, çeltik, havuz suyu ya da teneke kapta birikmiş bir su olabilir. Ancak durgun sular sivrisineklerin tercih sebebidir. Çünkü bu sular, içerdikleri fotosentez yapabilen bitki öbekleri sayesinde, oksijence zengindirler. Sivrisinek yumurtaları su bulunan her ortamda gelişebilirler, ancak bazı şartların sağlanması gerekir: Yumurtadan çıkacak olan larva, yetişkin bir sinek oluncaya kadar farklı evreler geçirecektir. Her evrede de yavru sineğin farklı ihtiyaçları olacaktır. Kuraklık ve aşırı sıcak da yumurtaların gelişimini engelleyebilir.

Bir sivrisineğin kan emmek için konukçusunu nasıl bulduğu tam olarak bilinememektedir. Kanda bulunan aminoasitlerin, eminlerin ve amonyağın karışımı cezbedicidir. En iyi cezbetme etkisinin nem ve sıcaklık olduğu bilinmektedir.

Ses
Geceleri sivrisinekler çoğu zaman görülemezler ve yalnızca tipik vızıltılarıyla kendilerini belli ederler. Henüz uyuyamamış insanları kısa süreli rahatsız eden bu vızıltılar, sivrisineklerde yaşamın devamı için önemlidir. Erkeğin kafasından çıkan 2 tane küçük ve tüylü duyargada bulunan çok sayıda duyu hücresinden meydana gelmiş Johnston organı, ses dalgalarının titreşimlerini alır ve ayırt eder. Bu tüylü duyargalar yalnızca dik durumdayken ses titreşimlerine karşı duyarlıdırlar. Johnston organı, eşeylerin bulunmasında çok önemlidir. Dişinin çıkardığı titreşimler belli bir rakamdan sonra (100-8000 titreşim/saniye) erkeklerde çiftleşme isteği yaratır. Erkeklerin sürü oluşturduğu evrelerde bu vızıltılar en üst seviyeye çıkar.

Besin
Larvaların besini algler, bir hücreliler ve detritusdur. Megarhinus larvaları kendi türlerine saldıracak kadar yırtıcıdır.

Ergin dişi ve erkeklerin besini bitki ve meyve sularından aldıkları şeker ve proteinden oluşur. Dişiler, yumurta yapabilmek için kan emmek zorundadır. Laboratuvar ortamında bitkisel besinlerle uzun süre yaşatılabilirler fakat yumurta elde edilemez. Familya türlerinin hepsi kan emmez; tamamen bitkisel beslenenler de vardır.

Taşıyıcılığı
Sivrisinekler kan taşıdıkları için hastalık bulaştırma riskleri vardır. Örneğin sarı humma, fil hastalığı ya da sıtma gibi parazit hastalıklarını taşıyabilirler. AIDS’e sebep olan HIV ise bu canlılarda gelişme ortamı bulamaz. Virüsler sivrisinekler tarafından taşınmaz.

Düşmanları
Pek çok doğal düşmanları vardır. Kurbağalar, balıklar, kertenkeleler, bukalemunlar, kuşlar, yarasalar ve böcek larvaları sivrisinek ve larvalarıyla beslenirler.

Mücadele
Günümüzde sivrisineklerle mücadele için kimyasal ve fiziksel pek çok metod kullanılmaktadır. Ancak çok basit ve hızlı üremeleri nedeniyle etkin bir mücadele ile lokal temizliği mümkündür.

sivri sinekler kanımızı nasıl emer?

Sivrisinek, çift kanatlılar (Diptera) takımının Culicidae familyasından kan emici zararlı böceklerin ortak adı.

Kan emmek için yaklaşırken vızıltılı sesleriyle kolayca tanınan, ince uzun bacaklı narin böceklerdir

Morfoloji
Larvaları alt familyaya bağlı olarak farklıdır. Anophelinae türleri su yüzeyine paralel (yatay) durmaları ile su yüzeyine eğik olarak asılı Culicinae larvalarından kolayca ayrılır.

Pupaların baş ve göğüs kısmı tek parça hâlinde birleşmiştir; abdomenin yarısı bir yapı olarak bu birliğe bağlanmıştır. Göz çiftleri oldukça büyüktür. Diğer böceklerdeki pupların aksine, sivrisinek pupları çok hareketlidir. Abdomenin vertikal hareketleri ile hızlı, fakat düz olmayan bir hareket meydana gelir. Su yüzeyinin hemen altında bulunurlar.

Biyolojisi
Sivrisinekler tam başkalaşımlı böcekler olup 4 evreden geçerler: Suda geçen yumurta, larva, pupa evreleri ile karada geçen ve ergin evre.

Sivrisinekler doğru bilinenin aksine kışın da hangi evrede olursa olsun yaşayabilir. Yumurtadan çıkan sivrisinek yavrularının (larva ve pupa), büyüme evrelerini tamamlayabilmeleri için küçük bir su birikintisine ihtiyaç duyar. Bu, çamurlu bir yağmur suyu, bataklık, çeltik, havuz suyu ya da teneke kapta birikmiş bir su olabilir. Ancak durgun sular sivrisineklerin tercih sebebidir. Çünkü bu sular, içerdikleri fotosentez yapabilen bitki öbekleri sayesinde, oksijence zengindirler. Sivrisinek yumurtaları su bulunan her ortamda gelişebilirler, ancak bazı şartların sağlanması gerekir: Yumurtadan çıkacak olan larva, yetişkin bir sinek oluncaya kadar farklı evreler geçirecektir. Her evrede de yavru sineğin farklı ihtiyaçları olacaktır. Kuraklık ve aşırı sıcak da yumurtaların gelişimini engelleyebilir.

Bir sivrisineğin kan emmek için konukçusunu nasıl bulduğu tam olarak bilinememektedir. Kanda bulunan aminoasitlerin, eminlerin ve amonyağın karışımı cezbedicidir. En iyi cezbetme etkisinin nem ve sıcaklık olduğu bilinmektedir.

Ses
Geceleri sivrisinekler çoğu zaman görülemezler ve yalnızca tipik vızıltılarıyla kendilerini belli ederler. Henüz uyuyamamış insanları kısa süreli rahatsız eden bu vızıltılar, sivrisineklerde yaşamın devamı için önemlidir. Erkeğin kafasından çıkan 2 tane küçük ve tüylü duyargada bulunan çok sayıda duyu hücresinden meydana gelmiş Johnston organı, ses dalgalarının titreşimlerini alır ve ayırt eder. Bu tüylü duyargalar yalnızca dik durumdayken ses titreşimlerine karşı duyarlıdırlar. Johnston organı, eşeylerin bulunmasında çok önemlidir. Dişinin çıkardığı titreşimler belli bir rakamdan sonra (100-8000 titreşim/saniye) erkeklerde çiftleşme isteği yaratır. Erkeklerin sürü oluşturduğu evrelerde bu vızıltılar en üst seviyeye çıkar.

Besin
Larvaların besini algler, bir hücreliler ve detritusdur. Megarhinus larvaları kendi türlerine saldıracak kadar yırtıcıdır.

Ergin dişi ve erkeklerin besini bitki ve meyve sularından aldıkları şeker ve proteinden oluşur. Dişiler, yumurta yapabilmek için kan emmek zorundadır. Laboratuvar ortamında bitkisel besinlerle uzun süre yaşatılabilirler fakat yumurta elde edilemez. Familya türlerinin hepsi kan emmez; tamamen bitkisel beslenenler de vardır.

Taşıyıcılığı
Sivrisinekler kan taşıdıkları için hastalık bulaştırma riskleri vardır. Örneğin sarı humma, fil hastalığı ya da sıtma gibi parazit hastalıklarını taşıyabilirler. AIDS’e sebep olan HIV ise bu canlılarda gelişme ortamı bulamaz. Virüsler sivrisinekler tarafından taşınmaz.

Düşmanları
Pek çok doğal düşmanları vardır. Kurbağalar, balıklar, kertenkeleler, bukalemunlar, kuşlar, yarasalar ve böcek larvaları sivrisinek ve larvalarıyla beslenirler.

Mücadele
Günümüzde sivrisineklerle mücadele için kimyasal ve fiziksel pek çok metod kullanılmaktadır. Ancak çok basit ve hızlı üremeleri nedeniyle etkin bir mücadele ile lokal temizliği mümkündür.

vişneli pasta nasıl yapılır?

Malzemeler
♦ 200 gr kedi dili bisküvi
♦ 1 su bardagı vişne suyu
♦ 8 yemek kaşığı toz şeker
♦ 4 yemek kaşığı mısır nişastası
♦ ½ su bardağı iri dövülmüş fındık
♦ ½ kg vişne

Yapılış Tarifi
Yuvarlak bir kalıba bisküvileri dizin. Nişasta, seker ile vişne suyunu karıştırıp muhallebi kıvamında bir pelte hazırlayın. Peltenin yarısını bisküvilerin üzerine dökün. Biraz soğutun. Üzerine çekirdekleri çıkmış vişneleri dizin. Fındığı üzerine serpin. Kalan pelteyi üzerine yayın. Dolapta en az 4 saat dinlendirip servis yapın.


mum lekesi nasıl çıkar?

Mum Lekesi Nasıl Çıkar?

Cilalı ahşapta: bir karton parçasıyla kazıyarak mümkün olduğu kadarını çıkarın. Sonra sıcak suyla ovun.Eşit oranlardaki terebentin ve ketenyağı karışımına batırdığınız bezle lekeyi ıslatın. Kuruduktan sonra parlatın.
Vernikli mobilyada: kartonla kazıdıktan sonra petrole batırdığınız bir bezle silin.
Örtüde: mumun koparabildiğiniz kadarını kaldırın örtüyü yıkayın. Kuruduktan sonra ütülerken mum lekesinin bulunduğu yeri iki kurutma kağıdı arasına koyun.

peynirli top kek nasıl yapılır?

Malzemeler
♦ 3 yumurta
♦ 1 su bardağı yoğurt
♦ Yarım su bardağı sıvı yağ
♦ 1 paket kabartma tozu
♦ ½ demet maydanoz
♦ 2,5 su bardağı un
♦ 1 yemek kaşığı tuz
♦ 250 gr beyaz peynir
♦ 1 yemek kaşığı çörek otu

Yapılış Tarifi
Beyaz peyniri çatalla ezin. Yumurtaları tuzla çırpın. Maydanozu ince kıyın. Yoğurt, sıvıyağ ve peyniri ilave edin. Unu ve kabartma tozunu ekleyin. Kağıt kalıplara 2′ser yemek kaşığı doldurun. 180 derece ısıtılmış fırında pişirin.


pringles nasıl yapılır?

Pringles, Kellogg Company şirketinin sahip olduğu, aperatif yiyecekler üreten bir şirket. Genellikle ürünleri patates ve buğday temellidir. Dünyada 100′den fazla ülkede satış yapar. Yıllık geliri 1 milyar $’dır.

Kuruluş: 1968
Kurucu: Procter & Gamble
Ülke: ABD
Ürünler: Cheese & Onion, Paprika, Original, Sour Cream & Onion, Texas BBQ Sauce, Hot & Spicy


sönmeyen kibrit


Kibrit, ağaç dallarından yontularak kürdana benzetilen ve başına sıvı yapışkan bir madde sürüldükten sonra, üzerine fosfor içeren bir katı karışım konularak oluşturulan yanıcı madde.

Genellikle bir kibrit kutusu 40 çöp ve bir kibritin tutuşturulması için gereken sağ ve sol yüzeylerinde şerit halinde birer bölge barındırır. Bir kibriti tutuşturmak için kibrit, kibrit kutusunda yer alan bu bölgeye sürtülür. Sürtünme yoluyla oluşan ısınma ve yanma reaksiyonu kibrit çöpünün uç kısmının alev almasını sağlar.

Kibrit, 1809′da İngiliz bilim adamları tarafından icat edildi. Bu küçücük âlet, sadece uçlarından biri, içinde potasyum klorat bulunan bir karışıma batırılmış küçük bir kükürtlü tahta parçasından ibaretti. Tutuşturmak için yoğun sülfürik aside daldırmak gerekiyordu. Bu da tehlikeli ve oyalayıcı bir işti.

Kullanılışı daha basit olan ilk kibrit (1831) yılında, Dole’de, on dokuz yaşındaki genç bir Fransız öğrencisi olan Charles Sauria tarafından geliştirildi. Sauria bu karışıma, en basit sürtünmeyle alev alıveren beyaz fosfor katmayı akıl etti. Daha sonra, İsveç’te, çakma yerine sürülen bir başka karışıma kırmızı fosfor katıldı ve kibritin ucunda sadece potasyum klorat kaldı, böylece İsveç kibriti bulunmuş oldu.

Not: Beyaz fosforun tersine, kırmızı fosfor zehirli değildir.

Türkiye, 1929′a kadar kibriti Avrupa’dan ithal ederdi. İlk fabrika 1932 yılında İstanbul’un Büyükdere semtinde kuruldu. Yirmi yıl devlet tekelinde tutulan kibrit yapımı işi 1952′de serbest bırakıldı ve bu tarihten sonra özel fabrikalar da kuruldu.


elmalı profiterol nasıl yapılır?

Malzemeler
♦ 4 adet elma
♦ 1 paket pötibör bisküvi
♦ 1 çay fincanı hindistan cevizi
♦ 1 yemek kaşığı pudra şekeri
♦ 1 paket kakaolu puding
♦ 2.5 su bardağı süt

Yapılış Tarifi
Elmaların kabuklarını soyup, rendeleyin. Bisküvileri robottan geçirin. Pudra şekeri ile elmalara ekleyin. Yoğurun.
Hazırladığınız elmalı hamurdan ceviz büyüklüğünde parçalar koparın. Hindistan cevizine bulayıp, kubbe seklinde servis tabağına dizip, buzdolabında 20 dakika bekletin. Kakaolu pudingi sütle pişirip, soğutun. Profiterolün üzerine döküp, fıstıkla süsleyip servis yapın.

rokoko nasıl yapılır?

Malzemeler
♦ 1/2 su bardağı toz şeker
♦ 3 adet yumurta
♦ 1 su bardağı süt
♦ 2 poşet krem şanti
♦ 3-4 paket kakaolu bisküvi
♦ 2 paket beze
Sosu:
♦ 3 çorba kaşığı kakao
♦ 1 çay bardağı toz şeker
♦ 1 çay bardağı su
Diğer Bir Sos:
♦ 1 paket kakao
♦ 1 adet yumurta
♦ 3 çorba kaşığı toz şeker

Yapılış Tarifi
Şeker ile 3 yumurtayı çırpın. 1 su bardağı süt ilave edip tekrar çırpın. 2 poşet krem şantiyi de katıp karıştırın.3-4 paket kakaolu bisküviyi kırıp, karıştırın. Son olarak 2 paket bezeyi hafif kırarak karışıma ekleyin. Bir kaşıkla iyice karıştırdıktan sonra bütün bu karışımı içi ıslak bir kasenin içine şeffaf folyo sererek dökün ve buzlukta bekletin. Donduktan sonra ters çevirerek servis tabağına koyun. Üzerine 3 çorba kaşığı kakao, 1 çay bardağı şeker ve 1 çay bardağı suyu pişirerek yaptığınız sosu döküp, servis yapın.


sakız nasıl yapılır?

Sakız, çiklet ya da ciklet, çiğnemek için tabletler veya kısa şeritler halinde hazırlanan şekerli ve şekersiz bir maddedir. Çiklet sözcüğü aslında ABD’li Cadbury Adams firmasının ürettiği Chicklets marka sakızlardan dolayı Türkçeye yerleşmiştir.

Manilkara zapota adlı ağaçtan elde edilen lateks kimyasal yollarla temizlenir. Temizlenen lateks maddesine şeker, nişasta ve koku verici maddeler konularak modern usüllerle sakız yapılır. Fiyatının çok ucuz oluşu bilhassa çocukların fazla kullanmasina sebep olur.
Eski Yunanlıların ve Kızıldereliler’in ağaçlardan elde ettikleri sakızları baharatlayarak çiğnedikleri bilinir.

Dişlerin sağlıklı kalması için şekersız sakız çiğnenmesi önerilir. Günümüzde sakızların büyük çoğunluğu xylitol, sorbitol ve maltitol gibi maddeler ile tadlandırılır. Xylitol’un diş çürüklerini önlediği düşünülmektedir. Sigarayı birakmak isteyen kişilere özel nikotin içeren çikletler de piyasaya sunulmuştur.

elmas nasıl yapılır?

Elmas, bilinen en sert maddelerden biridir ve değerli bir taştır. Karbon elementinin bir modifikasyonu grafit, diğeri ise elmastır.

Elmasın saf karbon olduğu ilk olarak Fransız kimyacı Lavoisier tarafından keşfedilmiştir. Lavoisier, elması yakmış ve yanma gazının sadece karbondioksit olduğunu görünce elmasın karbon olduğu hükmüne varmıştır. Elmas 3547 derecede erir.

Elmas orijinal olarak yalnız Kimberlit Bacaları’nda bulunur. Diğer tip elmas oluşumları, muhtemelen Kimberlit’ten aşınmayla veya tortuların başkalaşım geçirmelerinden meydana gelmiştir. Kimberlit kayasında bâzan elmas bulunmayabilir. Bulunma nisbeti ancak ortalama kırk milyonda birdir. Kimberlit, yüksek nispette magnezyum ve demir bulunduran volkanik kaya kalıntısıdır. Bu kayalarda birçok başka mineral de bulunur. Kalsit, olivin, ilmenit, mika vb.. Kimberlit yer kabuğunun derin tabakalarında kanallar şeklinde bulunur. Elmasın bazı yer kabuğu hareketleriyle yukarıya çıktığı kabul edilmektedir. Kısmen de bazı bölgelerde nehir kumlarına karışmıştır. Elmasın en çok bulunduğu yerler olarak, Avustralya, Güney Afrika (Kimberley’de), Güney Amerika, Endonezya ve Hindistan sayılabilir.

Elmasın kazanılması, diğer minerallerin işlenmesi gibidir. Yalnız kristaller o kadar bol değildir. Çok dağınık olup, tespitleri bile güçtür. Yeryüzüne yakın cevherler olduğu gibi, 300 metre derinlerde olan cevherler de vardır. Cevher kayaları, borular daldırılarak kırılır. Çıkarılan balçıklı, kumlu cevher iki ameliyeden geçirilir. Cevher önce yoğun bir sıvıda yüzdürülür. Çok ağır olan mineraller dibe çöker. Daha sonra kumlu-çamurlu karışım bir nevi elekte aşağı-yukarı titreşim verilerek, elmasın dibe çöktürülmesi sağlanır.

Ayrı bir sistemle hem kesilmiş, hem de parlatılmış hâle getirilebilen yegâne mineral, elmastır. Birçok elmas kristali kendiliğinden pırlanta olacak şekildedir. Fakat bir kısmı da kesilmek zorundadır. Kesilmesi dikkat ve titizlik ister. Elmasların kıymeti dört faktörle ilgilidir: Kesilme, renk, büyüklük (karat) ve berraklıktır. Çatlak olup olmaması da çok önemlidir. Çünkü, çatlaklık, ışık girişini zorlaştırmaktadır. Sarı ve kahverengi elmaslar pek istenmez. Pembe, menekşe rengi ve yeşil elmaslar çok makbuldur. Kesilme şekli belki de en mühim faktördür ve parça büyüklüğü ile kıymeti artar. De Beers, dünyanın en büyük üreticisi İngiliz bir firmadır.

Özellikle Sierra Leone başta olmak üzere Afrika ülkelerinde ve geri kalmış birkaç ülkede ülkenin fakir insanları çok zor sağlık şartlarında çalıştırılarak çıkartılmaktadır. Daha da kötüsü bu ülkelerde iç savaş hüküm sürmektedir, bu iç savaşların büyük elmas şirketleri tarafından desteklendiği bilinmektedir. Bu ülkelerde zor şartlarda çalışmayı veya asker olup savaşmayı kabul etmeyenlerin elleri kesilmekte olup, bu ülkelerde nüfusa göre sakat olma oranı bir hayli yüksektir. Son yıllarda bu yaşanan insanlık dramına karşı elmas için yeni bir sınıflandırma tanımı ortaya çıkmıştır. Bu sınıflandırmaya göre 2 çeşit elmas vardır, bunlar savaş (conflict) ve savaş-dışı (conflict-free) elmaslardır. Savaş (conflict) elmasları adından da anlaşılabileceği gibi elmas şirketlerinin desteğiyle ülkede iç savaş çıkartılarak ve ülkenin insanları çok zor sağlık koşullarında zorla çalıştırılarak elde edilmektedir. Savaş-dışı (Conflict-free) adı verilen elmaslar ise çıkarılırken çalıştırılan insanlar sağlıklı koşullarda ve ücretli olarak çalıştırılmakta, aynı zamanda ülkede herhangi bir çatışma veya iç savaşa neden olunmamaktadır.

Elmas ziynet eşyası olarak ve yüzük taşı olarak çok yaygın bir şekilde kullanılır. Elmasın güzelliği eskilerin de çok dikkatini çekmiş ve hattâ hastalık ve zehirlenmeyi önlediği sanılmıştır. Elmasın esas kıymeti kesme tekniğinin gelişmesinden sonra (17. yüzyılın sonlarına doğru) başlamıştır. Elmasın kesilmesi yine elmasla yapılmaktadır. Zîynet eşyâlarından başka endüstriyel âletlerde de elmas kıymetini devâm ettirmektedir. Endüstride kullanılan miktarı % 75-80 kadardır. Fakat kıymet olarak % 25-30 civârındadır. Endüstride cam kesici, taş yontucu, delici ve perdahlayıcı âletlerde kullanılır

cep telefonları nasıl çalışır?

Cep telefonu, kolayca taşınabilen, geniş kapsama alanlı, kablosuz telefon sistemini kullanan bir iletişim ve multimedya aygıtı.

Cep telefonu ile sağlanan hizmetler, telefon modeline ve servis sağlayıcıya göre değişmekle beraber en yaygın olarak kullanılanları, sesli görüşme ve kısa mesaj hizmetidir. Sesli ve yazılı görüşmenin yanı sıra görüntülü görüşme, görüntülü mesaj, müzikçalar, video oyunları, internet, veri transferi ve hatta ofis uygulamaları gibi tüm diğer bilgisayar işlevlerini kullanıcısına ulaştırabilir.

Cep telefonları internet ve telefon bankacılığı hizmetlerinde kullanılabilir. Paypal gibi çevrimiçi hesapları kullanarak, sms aracılığıyla, satın alınan mal ve hizmetlerin ücretlerinin ödenmesi amacıyla kullanılabilir.


uzaktan kumanda nasıl çalışır?

İlk televizyon uzaktan kumandası 1950′lerin ilk yarısında Zenith Radyo Şirketi tarafından geliştirildi. “Lazy Bones” (Türkçe:”Tembel Kemikler”) olarak anılan bu uzaktan kumanda televizyona bir kablo ile bağlanmıştı. Bu ağır uzaktan kumandayı daha kullanışlı hale getirmek için 1955 yılında “Flashmatic” denen kablosuz uzaktan kumanda geliştirildi. Flashmatic’in çalışma prensibi bir fotoelektrik hücre üzerine ışın demeti gönderilmesine dayanıyordu. Ne yazık ki, hücreler başka ışık kaynaklarından gelen ışıkla uzaktan kumandadan gelen ışını ayırt edemiyordu. Ayrıca kumanda ışınının tam olarak hücre üzerine doğrultulması gerekiyordu.

1956 yılında Robert Adler, “Zenith Uzay Kumandası” adıyla kablosuz bir uzaktan kumanda geliştirdi. Kanalı ve ses şiddetini değiştirmek için mekanik ve ses ötesi tekniğini kullanıyordu. Kullanıcı uzaktan kumanda üzerinde bir düğmeye bastığında mekanik olarak meydana gelen çarpma sesi (her bir kanal için farklı frekansta) televizyon tarafından tespit edilip kanalın değiştirilmesini sağlıyordu. Transistörün bulunması ve piezoelektrik kristalleri içeren uzaktan kumandaların geliştirilmesi ile bu teknik daha ucuz ve kullanılabilir hale geldi. Ancak kullanılan frekans insan kulağının duyabileceği ses seviyesinin üzerinde olmasına rağmen, bazı insanların sesleri duyabilmesi ve bundan rahatsız olması, ksilofon ve benzeri ses çıkaran aletlerin uzaktan kumanda ile aynı frekansta çalışabildiği ve istemsiz kanal değişikliklerine sebep olması gibi sorunlar bu tekniğin çok kullanışlı olmadığını ortaya koydu.

Televizyon kumandalarında daha fazla özellik arayışı, BBC’nin Ceefax teletekst servisini geliştirmesiyle 1970’lerin sonlarına doğru ortaya çıktı. O dönemdeki çoğu uzaktan kumanda sınırlı sayıda özellik sunuyordu. Bazen kumandalarda sadece dört tane tuş vardı: sonraki kanal, önceki kanal, ses yükseltme ve ses azaltma. Bu tür kontroller, üç basamaklı sayılarla ifade edilen teletekst sayfalarının ihtiyacını karşılamıyordu. Bir sayfanın görüntülenebilmesi için bir uzaktan kumandanın, sıfırdan dokuza rakam tuşlarına ve buna benzer başka kontrol tuşlarına ihtiyacı vardı. Başlangıçta kablolu olan teletekst kumandalarınının, kullanımın devam etmesiyle birlikte, kablosuz olmasına ihtiyaç duyuldu. Bu nedenle BBC mühendisleri, bazı televizyon üreticisi firmalarla görüşerek 1977-78 yıllarında daha çok özellik içeren ilk kablosuz uzaktan kumanda örneklerini geliştirdi. Bu şirketlerden bir tanesi olan ITT daha sonra kendi adıyla anılacak olan ITT kızılötesi iletişim protokolünü geliştirmişti.


yazıcı nasıl çalışır?

Elektronik ortamdaki grafik ya da metinleri bir kağıt üzerine işleyen alete yazıcı denir. Çoğu yazıcı bilgisayara yazıcı kablosu veya USB ile bağlanır. Bazı yazıcılar direk olarak hafıza kartından, fotoğtaf makinasından ve tarayıcıdan çıktı alabilirler. Modern yazıcıların çoğu faks çekme, tarama ve fotokopi çekme gibi özellikleri içeren çok fonksiyonlu makinalardır.


3 boyutlu gözlük nasıl çalışır?



Buradasiniz Anasayfa » Nasıl Çalışır » 3 Boyutlu Gözlük Nasıl Çalışır?
3 Boyutlu Gözlük Nasıl Çalışır?




3 boyutlu (3D) gözlük nasıl çalışır?

    3 boyutlu görüntü bilgisi, 3D stereoskopik sürücülerde işleniyor.
    Sürücü, 3 boyutlu oyun bilgisini alıyor ve her sahne için, iki görüntü oluşturuyor.
    Bir görüntü sol, diğeri sağ göz için ayrıca hazırlanıyor. 3 boyut uyumlu monitör, televizyon ve projektörler sayısı 0,2,4… ve 1,3,5…’inci kareler örneğinde olduğu gibi, sağ ve sol göze ait görüntüleri, birbiri ardına ekranda oluşturuyor. Doğru karenin doğru göze iletilmesi işi, gözlük kitlerindeki obtüratör gözlüklerin işlevi.

Gözlük setiyle gelen kızılötesi bir verici bulunuyor. Bu verici, gözlükteki LCD obtüratörlerin ne zaman kapanıp açılacağının senkronizasyonunu sağlıyor.

Vericinin sağladığı bu senkronizasyonla ekrandaki görüntü çiftlerinin, ait olduğu göze iletmesi sağlanıyor. Gözlük kullanılmadan bakıldığında, bu görüntünü hafif bulanık olduğu gözlemleyebiliriz.

Bunun da nedeni, gözlük olmadan göze ait görüntünün ayrışmadan göze yansıyor olması.


manisa kebabı nasıl yapılır?

Malzemeler
Kebap için:
♦ 750 gr. Süt danası kuşbaşı et (küçük doğranmış)
♦ 3 kaşık sıvı yağ
♦ 2 soğan, 2 biber, 2 domates (veya yarım kaşık salça)
♦ 1 paket yemeklik mantar (200 gr.)
♦ Tuz-karabiber
Krep hamuru için:
♦ 3 yumurta
♦ 1 su bardağı + 1 çorba kaşığı ilave un
♦ 2 su bardağı süt
♦ 1 kahve kaşığı tuz
♦ 1 çorba kaşığı erimiş yağ

Yapılış Tarifi 1

    Düdüklü tencereye et, ince doğranmış soğan, biber, domates, tuz, karabiber, yıkanıp 2- 3 parçaya bölünmüş mantar konup karıştırılır.
    Kapak kapatılıp ocağa konur. Buhar çıktıktan sonra hesap edilmek üzere 20 dakika pişirilir. (Et, yağına kalmalıdır.)

KREP YAPILIŞI:

    Bir kapta yumurtalar, tuz, erimiş yağ ve un, azar azar süt konup ezilir. Sütün tamamı konup sulu bir hamur yapılır.
    Küçük bir tava yağlanır. Bu hamurdan küçük bir kepçe konup yayılır, pişirince ters çevrilir.
    Pişen krepler tavadan alınıp yarısına 1 kasık mantarlı kebap konur. İkiye katlanır. Servis tabağına sırt sırta yerleştirilir.


tişört nasıl katlanır?

Tişörtü düz bir zemine koyun. Doğru noktalardan tutup kaldırarak silkeleyin. Açıkta kalan kolu alta doğru katlayın ve tişörtü zemine geri koyun. İşte bu kadar.

Tişört, genellikle kısa kollu, çocuk ve yetişkinler için yazın giyilen ince bez parçasından yapılmış bir üst giysidir. Pamuklu olanlar yaz aylarında daha çok tercih edilir. Tişörtler baskılı veya baskısız olabilir.


sigara nasıl yapılır?

Sigara, günümüzde yaygın olarak tütünün kağıda sarılmasıyla yapılarak kullanılan bu içeceğin M.S ve 18. yüzyılda Avrupa’ya İspanya yoluyla Amerika Kıtası’ndan geldiği sanılmaktadır. İlk yıllarda tütün yaprağına daha sonra da ince kağıda sarılarak içilmeye başlamıştır. Bizet’nin operası Carmen 1830′ların İspanya’sını anlatır ve oyunun kahramanı Carmen başlarda bir sigara fabrikası işçisidir. Fransa’da ilk sigara fabrikası Fransız devlet tekel şirketi tarafından 1845′de kurulmuştur.

İngilizler sigarayla ilk defa Kırım Savaşı’nda (1853 – 1856) Osmanlı askerlerinde görerek tanışmıştır. Osmanlı Devleti, devlet gelirlerini artırmak için sigarayı devlet tekeline alınca, sigara üretimiyle uğraşan Rum tüccarlar, o zamanlar İngiliz himayesinde olan Mısır’a göç etmiş ve Mısır’da 1880-1915 yılları arasında dev bir sigara endüstrisi oluşmuştur.

Avrupa ve Amerika’da I. ve II. Dünya Savaşı yıllarında sigara askerlere genel ihtiyaç olarak dağıtılmış, 1965 yılına kadar sigara tüketimi yükseliş eğilimi göstermiş ama zararları hakkında bilinçlenme yayıldıkça tüketim azalmıştır. Gelişmekte olan ülkelerde ise halen sigara tüketimi yükseliş eğilimindedir.

Pasif İçicilik
Sigara dumanı, pasif içicilik yoluyla diğer insanları da etkiler.

Sigara kullanan kişilerin bulunduğu ortamlarda bulunan kişiler edilgen pasif içici olarak adlandırılır ve sigaranın zararlarından bazen içen kişiden daha çok etkilenirler. Bu durumu biraz olsun engellemek için toplu olarak bulunulan yerlerde içen ve içmeyen kişileri ayrı ortamlarda tutmamaya yönelik çalışmalar vardır. Örneğin birçok restoranda sigara içilen ve içilmeyen bölümler ayrılır. Toplu taşıma araçları ve bazı kapalı mekanlarda hiç içilmez. Ancak bu önlemlere rağmen sigara açık havada bile içmeyenlere zarar vermekte ve rahatsız etmektedir.

Sigara İçme Yasağı
65 ülke sigara içimine çeşitli sınırlamalar getirmiştir.

Dünya üzerinde bilinen ilk uygulama 1993 yılında ABD’nin Kaliforniya eyaletinde başlamıştır. Hollanda ve İrlanda’da 1 Ocak 2004, Fransa’da 1 Şubat 2007, İngiltere’de 1 Mayıs 2007, Almanya’da 1 Ocak 2008, İspanya’da 1 Ocak 2006, Norveç’te 1 Haziran 2004, İsveç’te 1 Mayıs 2005 ve Kosova’da 1 Mart 2011 tarihinde kapalı yerlerde sigara içilmesi yasaklanmıştır.

Türkiye’de sigara tüketimine ilişkin ilk yasal kısıtlama, 26 Kasım 1996 tarih ve 22829 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 4207 sayılı Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanun ile öngörülmüştür. Bu Kanun ile sigara başta olmak üzere tütün ürünlerinin zararlarının anlatılması ve tüketiminin önlenmesine ilişkin tanıtım, vb. uygulamalar gündelik hayatta yer bulmaya başlamıştır.

4207 sayılı Kanunda 19 Ocak 2008 tarih ve 26761 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 5727 sayılı Kanun’la esaslı değişikliklere gidilmiş, sigara başta olmak üzere tütün ürünlerinin, evler hariç, her türlü kapalı ortamda tüketimi yasaklanmıştır. 5727 sayılı Kanun’un bu hükümleri, anılan kanunun yayımından 1,5 yıl sonra tam olarak yürürlüğe girmiştir. Bu bağlamda Türkiye’de 19 Temmuz 2009 tarihinden beri evler hariç her türlü kapalı ortamda sigara tüketimi yasaktır. Sonuç olarak Türkiye, sigara tüketimi ile en sert mücadele eden ülkeler arasında sayılmaktadır.

Mantar kurabiye Nasıl Yapılır?

Malzemeler
♦ 1 paket margarin
♦ 1 su bardağı pudra şekeri
♦ 2 adet yumurta
♦ 1 su bardağı un
♦ Kabartma tozu

Yapılış Tarifi
Bütün malzemeleri karıştırıp, hamur yapın. Ceviz büyüklüğünde parçalar alıp, tepsiye aralıklı yerleştirin. Bir soda şişesinin ağız kısmını kakaoya batırın ve hamurların üzerine bastırın (Mantar sekli vermek için). Önceden ısıtılmış fırında pişirin. Piştikten sonra mantarların iç kısmına pudra şekeri serpin (Mantarın beyazlığı olsun diye).

fotoğraf makinesi nasıl çalışır?

Fotoğraf makinesi ışık ile resim çizmeye yarayan alettir.

Fotoğraf Makinesinin Çalışma Prensibi
Basit bir ayna veya merceğin işleyişinin anlaşılması yönünden çok önemli olan görüntü kavramı, optik sistemlerin analizlerinde de o derece önemlidir. Kullanımı en yaygın olan optik aletlerden biri cismin görüntüsünü bir film veya elektronik olarak bir çip üzerine kaydeden fotoğraf makinesidir.

Fotoğraf, belgelenmek istenen objeden yansıyan ışığın duyarlı yüzey üstüne düşmesi ve duyar kat üstünde sabitlenmesi işidir. Fotoğraf makinesinde, belgelenmek istenen objeden yansıyan ışık; objektifte ulaşır ve odaklanır,sonra,hemen objektifin içinde bulunan ve adına diyafram denen diske ulaşır. Bu diskin amacı;gelen ışığın şiddetinin ayarlanabilmesidir. Bu işi ise ortasında bulunan ve kullanıcı tarafından ayarlanabilen bir delik sayesinde yapar. Objektifte toplanan ve odaklanan ışık diyaframdan geçerek örtücüye ulaşır. Örtücü perde çekim sırasında önceden seçilen bir süre boyunca açık kalarak, ışığın film üzerine düşmesini sağlar.

Fotoğraf Makinası Lensleri (Mercekleri) Nasıl Çalışır? Lensler ışığı toplamda belirli bir açıda kırarlar, ışığın hangi açıda geldiği önemsizdir. Toplam kırma açısını lenslerin yapısı belirler. Yuvarlak lensler daha fazla kırılma açısına sahiptir. Temel olarak, kavisli lensler lens üzerindeki farklı noktalar arasındaki mesafeyi arttırır. Bu, ışığın bir kısmının hareket süresine diğer kısmının hareket süresinden daha fazla olmasına neden olur, böylece ışık daha keskin bir dönüş yapar.

Kırılma açısını arttırmak açık bir etkiye sahiptir. Belirli bir noktadan gelen ışınlar lenslere daha yakın bir noktada birleşirler. Düz bir lenste ışınlar keskin bir kırılma yapamazlar.Dolayısıyla ışınlar lensten daha uzak bir noktada birleşir.

Merceklerle gerçek resim arasındaki mesafeyi arttırmak, resmin boyutlarını da arttırır. Projektörleri düşünecek olursak, projektörü ekrandan uzaklaştırırsak, görüntünün büyüdüğünü görürüz.

Temel olarak fotoğraf makinasında da aynı şey olur, lenslerle gerçek görüntü arasındaki mesafe artarken ışınlarda daha fazla genişler ve daha geniş bir gerçek görüntü oluşturur. Fakat fotoğraf filminin boyutları sabittir. Eğer makinaya çok katlı bir lens takarsanız, geniş bir görüntü yansıtacaktır, fakat film bunun orta kısmını gösterecektir.Lenslerin başlangıç noktası çerçevenin orta noktasındadır. Dairesel mercekler daha küçük resimler oluştururlar, böylece film yüzeyi daha geniş bir alanı görebilir.

Profesyonel fotoğraf makinaları ekranda çeşitli büyüklüklerde resim görebilmeniz için farklı lensler takabilmenize olanak sağlar. Lenslerin yakınlaştırma gücünü üzerlerinde yazan ‘Odak Mesafesi’ tanımlar. Fotoğraf makinalarında, Odak Mesafesi lensler ile uzaktaki bir nesnenin gerçek görüntüsü arasındaki mesafe olarak tanımlanmıştır. Yüksek odak mesafesi daha yüksek bir görüntü yakınlığını belirtir.

Uygun Ortamlarda Uygun Lensler (mercekler) Kullanılarak Kaliteli Resimler Çekilebilir. Farklı lensler farklı durumlarda uygunluk sağlar. Eğer bir dağın resmi çekilmek istenirse, telefoto lensleri kullanılmalıdır, bu lensler özel olarak uzak odak mesafesine sahiptir. Eğer yakın bir resim çekilmek istenirse, geniş açılı lensleri kullanılmalıdır, bu lensler çok daha kısa odak mesafesine sahiptir, böylece görüntüyü önünüzde küçültür.örneğin bir insan yüzü çekiyorsanız, yüz hemen önünüzde olmasına rağmen bütün bir görüntüyü filme aktarabilirsiniz. Standart bir 50mm lik mercek önemli bir derecede yakınlaştırma ya da küçültme işlemine olanak tanımaz, bu merceklerle fazla uzak ya da yakın olmayan ideal bir resim çekilebilir.

Tarihçe
Fotoğrafçılığın başlangıç tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Fotoğraf tarihi karanlık kutu içinde görüntü elde etmenin tarihi olduğu kadar, bu görüntüleri fotokimyasal yollarla saptamanın da tarihidir.

Sekizinci yüzyılda Müslüman bilgin İbn-i Heysem gümüş nitrat’ın güneş ışığı etkisiyle karardığını bulması ve 15. yüzyılda büyük sanatçı Leonardo da Vinci’nin karanlık odada mevcut ufak bir deliğin dış dünyadaki görünümlerini aksettirmesi fotoğrafçılık tarihindeki önemli başlangıçlardır. Sanatçılar Rönesans devrinde karanlık kutuyu buldular. Böylece, ışığın girdiği ufak bir delik aracılığıyla karanlık kutunun öbür ucunda konunun ters çevrilmiş bir görüntü görebiliyordu. 18. yüzyılda karanlık kutunun bir ucuna mercek ve diğer ucuna da buzlu cam konularak görüntü kutunun dışında görülebilir hale getirildi.

Işığın kimyevi maddeler üzerindeki etkisi ve gümüş tuzlarının görüntü sapma duyarlılığı 200 yıl önceden biliniyordu. 1725 yılında, kireç ve gümüş nitrat sürülmüş bir kâğıt üzerine bir şekil konulup güneşe tutulduğunda kâğıt üzerinde bu şeklin bir görüntüsünün meydana geldiği görülmüştür. 19. yüzyılın başında kâğıt, gümüş nitrat çözeltisine batırılarak negatiflerin elde edilmesi başarıldı. Fotoğrafçılığın ilk ve esaslı gelişmesi, vernikle saydam hale getirilmiş olan kâğıt üzerindeki bir görüntünün kalay levha üzerine getirilmesidir. Daha sonra, Yuda Bitümü ile kaplanmış kalay levha üzerine düşürülen bir görüntüde güneş ışığı düşen yerlerin beyazlaştığı görülmüştür.

Niepce ile başlayan fotoğraf çalışmaları 1829′da Jacques Mande, Daugerre ile birleşip 1837′de Daugerreotype’ı ortaya koymalarıyla birden gelişim göstermeye başladı. Bu işlem gümüşle karıştırılmış bakır bir levhanın sünger tozu ve zeytinyağı ile silindikten sonra 1/16 oranında su ve nitrik asit birleşiminde yıkanıp hafif bir ateşte ısıtılmasını ve ikinci defa nitrik aside batırılmasını gerektiriyordu. Böylece hazırlanan levha iyoda batırılıp makineye yerleştiriliyor, ışık durumuna göre 5 ile 40 dakika poz veriliyordu. Elde edilen görüntü 47.5 °C ısıdaki cıvayı kapsayan bir tepsinin içine konulana kadar ortaya çıkmıyordu.

1840 yılında ışığı 16 kere fazla geçiren bir mercek kullanılarak poz süresi düşürüldü. Daugerre tipi ile elde edilen görüntü çok net olmakta ise de gümüş bakır karışımı levhanın kolayca kırılması ve bu yönden çok pahalı olması fazla gelişmesini önledi.

Aynı süreler içinde Henry Fox Talbot bir takım kimyasal maddelere batırılmış kâğıtlar üzerinde görüntü elde etmeyi başardıysa da yavaş yavaş kararması ve görüntünün net olmaması nedeniyle kolayca unutuldu. Ancak Talbot’un bu buluşu için ilk defa “FOTOĞRAF” kelimesi kullanılmıştır. Bir süre sonra da negatiflerin pozitife çevrilmesi başarılmıştır. Böylece modern fotoğrafçılığın temeli atılmıştır.

Daha sonra fotoğraf kâğıtları, yumurta akına batırılarak pürüzsüz bir yüzey elde edilmiştir. Ancak bu yöntem ayrıntıları ortaya çıkarmakta başarısız olmuştur. Yumurta akının iyotlaşması ise başarılı sonuç vermiştir. Bundan sonra ıslak levha yöntemi daha sonra da kuru levha yöntemi bulunmuştur.

Bu tarihlerde bir fotoğraf çekebilmek için ulaşılabilmiş en büyük poz süresi 1/25 saniye idi.

1852 yılında George Eastman, Kodak makinelerinde 10 poz çekebilen bromür kaplı Jelatin rulolar bulunan Kodak fotoğraf makinelerini piyasaya sürerek çok büyük aletler taşıması gereken fotoğrafçıya kolay hareket imkânı sağladı. Fotoğraf çekildikten sonra makine fabrikaya gönderiliyor ve jelatin film kâğıttan ayrıldıktan sonra bir cam üzerine yerleştiriliyor ve sonra yeniden makineye film doldurularak sahibine iade ediliyordu.

1870′de Hermann Vogel emülsiyonları muhtelif banyolara batırılarak duyarlılıklarını arttırma yolunu buldu. 1880 yılında kırmızıya karşı duyarlılığı çok sınırlı olan ortokomatik filmin yanında, pankromatik filmler ortaya çıktı. Fotoğraf 19. ve 20. asırda değişik astigmat merceklerin, selüloz asıllı filmlerin kullanılması, fotoğraf makinesi ve film sanayinde gelişmelerle günümüzdeki durumuna geldi.


limonlu dondurma nasıl yapılır?

Malzemeler
♦ 2 su bardağı şeker
♦ 5 limon
♦ 3 yumurta akı
♦ 3 bardak su

Yapılış Tarifi

    Limonlar yıkanır, ince rendelenir. Limon kabukları şeker ve yumurta akı ile iyice ovulup limon suyu ve su konup karıştırılır.
    Kaşık ile bastırılarak tel süzgeçten geçirilir. Buz kalıplarına boşaltılıp, buzdolabının buzluğunda dondurulur. (ara sıra karıştırılır.)

Not:

    Buz dolabının en soğuk ayarını açmalıdır.
    Pastane dondurmaları özel dondurma makinesinde (soğutucu ve karıştırıcı) yapıldığı için başarılıdır.
    Portakal dondurması da aynı şekilde yapılır.

kola nasıl yapılır?

Kola, karamel ile renklendirilen, şekerli veya tatlandırıcılı, kafein içeren, gazlı, alkolsüz içecek.

Dünyadaki kola piyasasının büyük çoğunluğunu ortaklaşa olarak ellerinde tutan Coca-Cola ve Pepsi firmaları Amerikan menşei olduğu için, kola içeceği, özellikle de Coca-Cola markası sıklıkla Amerikan, İsrail, Batı veya emperyalizm karşıtı protestoların merkezinde yer alır. Bunun en yakın zamandaki örnekleri Danimarka’daki karikatür krizi ve Irak’ın İşgali esnasında yaşanan kola boykotlarıdır.

Botanikte Cola acuminata olarak geçen ağacın meyveleri ve onun meşrubat olarak kullanılan haline verilen isimdir. Bu meyvenin tohumunun kırmızı bir suyu vardır.

çilekli dondurma nasıl yapılır?

Malzemeler
♦ 2 su bardağı şeker
♦ 500 gr. Çilek
♦ 3 yumurta akı
♦ 2 bardak su

Yapılış Tarifi

    Çilek yıkanıp ayıklanır. İyice ezilip kaşıkla bastırılarak tel süzgeçten geçirilir.
    Şeker ile yumurta akı ovulup çilek suyu ve su konup karıştırılır.
    Buz kalıplarına boşaltılıp buzdolabının buzluğunda dondurulur. (buzdolabını en soğukta çalıştırmalı ve ara sıra karıştırmalıdır.)

Not: Kayısı, şeftali dondurmaları da aynı şekilde yapılır.


vişneli dondurma nasıl yapılır?

Malzemeler
♦ 2 su bardağı şeker
♦ 500 gr. Vişne
♦ 3 yumurta akı
♦ 2 bardak su

Yapılış Tarifi

    Vişne yıkanıp ayıklanır. İyice ezilip kaşıkla bastırılarak tel süzgeçten geçirilir.
    Şeker ile yumurta akı ovulup vişne suyu ve su konup karıştırılır.
    Buz kalıplarına boşaltılıp buzdolabının buzluğunda dondurulur. (buzdolabını en soğukta çalıştırmalı ve ara sıra karıştırmalıdır.)

Not: Kayısı, şeftali dondurmaları da aynı şekilde yapılır.


meyveli soda nasıl yapılır?

Malzemeler
Limonlu Soda için;
♦ 1 limon suyu
♦ 1 çorba kaşığı şeker
♦ 1 soda
♦ 2 parça buz

Vişneli Soda için;
♦ Yarım bardak vişne suyu
♦ Yarım bardak nar suyu
♦ 1 -2 çorba kaşığı mandalin suyu
♦ 1 soda
♦ 2 parça buz

Dondurmalı Soda için;
♦ 1 çorba kaşığı meyveli dondurma
♦ 1 çorba kaşığı aynı dondurmanın likörü
♦ Kadeh doluncaya kadar soda

Yapılış Tarifi 1
Tüm malzemeler karıştırılır..

ekmek nasıl yapılır?

Ekmek, çeşitli tahıl unundan yapılmış hamurun ateşte, sac üzerinde, tandırda, fırında veya tepside pişirilmesiyle hazırlanan yiyecektir.

Ekmeğin, medeniyetle birlikte, Uzakdoğu’da ortaya çıktığı tahmin edilebilir. Ekmeğin yapımı Mısır’da çok eski tarihlerden beri biliniyordu. İlk zamanlarda ekmek yapmak için, iyice kızdırılmış yassı taşlar kullanılıyor, bunlarla bir çeşit peksimet pişiriliyordu. Sonraları ocakların üstlerine konan ızgaralar kullanılmaya başlandı. Daha sonra tuğladan veya topraktan, küçük fırınlar icat edildi. Roma’da vatandaşlar ekmeklerini evlerindeki fırınlarda pişirirlerdi. Fırıncıların bir çeşit lonca meydana getirmeleri ancak Trajanus devrinde olmuştur. Ekmek yeme alışkanlığı Roma İmparatorluğu’nun bütün diğer bölgelerine İtalya’dan yayılmıştır.

lens nasıl yapılır?

Kontakt lens, göz bozukluklarında, özellikle ileri derece miyoplarda, göz camının çok fazla kalınlaşmasından dolayı kullanımı tercih edilen optik. Esnek bir maddeden yapılmıştır, çok yakından bakılmadıkça göz üzerindeki varlığı belli olmaz. 1887 yılında Fransa’da üretilen ilk lensler camdan yapılıyordu. Türkiye’de 2005 yılında, Rusya’dan getirilen makinalarla lens üretimine başlanmıştır.



fıstıklı çikolata nasıl yapılır?

Malzemeler
♦ 100 gr. Kakao
♦ Yarım su bardağı pudra şeker
♦ 100 gr. Fındık
♦ 50 gr. İç yeşil fıstık
♦ 1 yumurta
♦ 2- 3 çorba kaşığı meyve likörü

Yapılış Tarifi
Porselen bir kaseye kakao, pudra şeker, yumurta, likör konur. Su buharında karıştırılır.
Kıyılmış fındık ilave edilip yoğrulur. Küçük toplar yapılıp yeşil fıstıkla kaplanır.